ABD’nin İran’a Yönelik Hava Saldırısı: Askerî Strateji, Nükleer Tehdit Algısı ve Bölgesel Yansımalar
22 Haziran 2025
Özet
22 Haziran 2025 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri, İran’ın nükleer tesislerine yönelik geniş çaplı bir hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Operasyon, İran’ın Fordow, Natanz ve İsfahan’daki stratejik nükleer altyapılarını hedef almış; saldırıda B-2 hayalet bombardıman uçakları ve Tomahawk seyir füzeleri gibi gelişmiş askerî unsurlar kullanılmıştır. Bu makale, saldırının teknik boyutunu, siyasi gerekçelerini, uluslararası tepkileri ve bölgesel güvenliğe etkilerini analiz etmektedir.
Giriş
İran’ın nükleer programı, 2000’li yılların başından itibaren uluslararası toplumun gündeminde önemli bir yer tutmuştur. Bu program, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail tarafından bir tehdit olarak algılanmış; diplomatik çözüm yollarına rağmen zaman zaman askerî müdahale seçeneği de gündeme gelmiştir. 22 Haziran 2025 tarihinde gerçekleşen saldırı, bu bağlamda, diplomatik sürecin yerini doğrudan askerî müdahaleye bıraktığı kritik bir dönüm noktasıdır.
Saldırının Teknik Boyutu
Operasyonun askerî detayları dikkat çekicidir. Amerika Birleşik Devletleri, hedef olarak İran’ın nükleer programının kalbinde yer alan üç tesisi seçmiştir:
- Fordow: Yer altında inşa edilen ve uranyum zenginleştirme kapasitesine sahip bir tesistir.
- Natanz: İran’ın en büyük zenginleştirme merkezidir.
- İsfahan: Uranyum dönüştürme tesisinin bulunduğu kritik bir bölgedir.
Kullanılan askerî araç ve mühimmat şunlardır:
- B-2 Spirit bombardıman uçakları, düşük radar görünürlüğüne sahip olup derin penetrasyon görevleri için idealdir.
- Tomahawk seyir füzeleri, hedeflere denizden uzun menzilli hassas vuruşlar gerçekleştirmiştir.
- GBU-57 “sığınak delici bombalar”, yer altı tesislerini etkisiz hale getirmek amacıyla kullanılmıştır.
Siyasi ve Hukuki Arka Plan
Operasyon, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın doğrudan emriyle ve Kongre onayı olmaksızın gerçekleştirilmiştir. Bu durum, iç hukuk açısından çeşitli tartışmalara neden olmuştur. Bazı Kongre üyeleri, operasyonun Anayasa’ya aykırı olduğunu ve yürütmenin yetki aşımında bulunduğunu ileri sürmektedir.
Uluslararası hukuk açısından ise saldırının meşruiyeti sorgulanmaktadır. İran, saldırının Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin ikinci maddesinin dördüncü fıkrasını ihlal ettiğini savunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri ise bu operasyonu “önleyici meşru müdafaa” kapsamında değerlendirmektedir.
İran’ın Tepkisi ve Misilleme
İran yönetimi, saldırının ardından İsrail’e yönelik füze ve insansız hava aracı (SİHA) saldırıları gerçekleştirmiştir. İlk belirlemelere göre İsrail tarafında can kaybı yaşanmazken, çok sayıda sivilin yaralandığı bildirilmiştir. İran Devrim Muhafızları, bu saldırıların “ilk aşama” olduğunu ilan etmiş, daha geniş çaplı misillemelerin gelebileceği mesajını vermiştir.
Uluslararası Tepkiler
Saldırının ardından dünya kamuoyundan farklı tepkiler gelmiştir:
- Birleşmiş Milletler, olayın tırmanmasını önlemek için taraflara itidal çağrısı yapmıştır.
- Avrupa Birliği, askerî müdahalenin yerine müzakerelerin sürdürülmesi gerektiğini savunmuştur.
- İsrail, operasyonu memnuniyetle karşılamış ve Amerika Birleşik Devletleri’ne destek açıklamıştır.
Bölgesel aktörlerin, özellikle Körfez ülkelerinin sessizliği dikkat çekicidir. Bu durum, İran’ın bölgede diplomatik yalnızlık yaşadığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Sonuç ve Değerlendirme
22 Haziran 2025 tarihinde gerçekleşen saldırı, Orta Doğu’da yeni bir jeopolitik gerilim dalgasını başlatma potansiyeline sahiptir. Amerika Birleşik Devletleri’nin doğrudan askerî müdahalesi, yalnızca İran’ın nükleer kapasitesine değil, aynı zamanda bölgesel güç dengelerine yönelmiş stratejik bir hamledir. İran’ın vereceği karşılık ve uluslararası toplumun yaklaşımı, bu müdahalenin kısa vadeli bir operasyon mu yoksa uzun soluklu bir çatışmanın başlangıcı mı olacağını belirleyecektir.
Kaynakça
- ABD Savunma Bakanlığı Açıklamaları
- İran Dışişleri Bakanlığı Resmî Beyanı
- Birleşmiş Milletler Basın Toplantısı (22 Haziran 2025)
- Uluslararası Hukuk ve Güvenlik Çalışmaları Raporları (2025)
Leave a Reply